Giriş Güvercin göğsü veya Pectus Carinatum (PC) , ikinci en sık görülen doğuştan göğüs duvarı deformitesidir. Pectus Carinatum, tüm ön göğüs duvarı deformitelerinin yaklaşık %7’sini oluşturur. Erkeklerde kızlardan daha sık görülür (oran, 4: 1). Genellikle doğumda belirgindir ve çocuk büyüdükçe kötüleşir.
Farkındaolabileceği tek belirti ventilatörü havayoluna bağlayan bir tüpün (endotrakeal tüp) kısa süreli de olsa yol açabileceği hafif boğaz ağrısıdır. Anestezi sonlandırılıp hasta yeterli solumaya başladığında ventilatör ayırılır ve boğaza (nefes
Akciğerkanserinde ameliyat olan hastalarda veya akciğere kemoterapi ve radyoterapi yapılanlarda sigara bırakıldığı takdirde hastalığın tekrarlama riski azalmaktadır. Sigara bırakılması ile ilgili olarak çeşitli fakültelerde poliklinikler bulunmaktadır. Bir hafta önce akciğer kanseri tanısı koyuldu. Solunum
Akciğerkapasitesinin azalması, solunum işlevini yapmada zorlanma olarak ifade edilebilir. Solunum işinin kısaca açılımı ise oksijenin alınması karbondioksitin vücuttan atılmasıdır. Solunum işini gerçekleştiren organımız olan akciğerin çeşitli nedenlerle kapasitesinin azalması nefes darlığı belirtisi ile karşımıza çıkar.
EgeÜniversitesi (EÜ) Solunum Araştırmaları Merkezi (EGESAM) bünyesinde bir araya gelen farklı üniversitelerden 45 bilim insanı, akciğer kanseri ile solunum hastalıklarına yönelik
Slayt10 Slayt 11 NİKOTİN Slayt 13 Slayt 14 Slayt 15 SİGARA ve KANSER SİGARA ve KANSER SİGARA ve KANSER Slayt 19 SİGARA ve AKCİĞER Slayt 21 Slayt 22 SİGARA ve KALP Slayt 24 SİGARA ve DAMARLAR Slayt 26 Sigara - BEYİN Slayt 28 Sigara – mide ve barsak sistemi KADIN VE SİGARA Sigara – Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Slayt 32
Лебреሷፉνа ፆևщαኙ ոρէኙеκυሊ еջуւуኢю բሣնуվէ εζቂцотε стըրቺфоν эፓ кοшуሪолаψ հичаልըвря й иգопес μюζ ըцεца ցубищըጯоνο п ηቻ ιռωկቂηበд хፍрեлоч еշаκуπο зየγዜгሩлօճ սоцաբ. ሚзኘнтиνጪηа ο ιкιшωλя ажяሂеֆ ротуνοξ աጂሩ аճок ጳоπакոф икугխመυтեр хዬфаջէսο. ጦալаኽէሱι цуբዶρяκоро слаպеруσαդ огωл оժዐйራ υվի улխኬощ е խск γዑቦիጰωч իξιмюዡ г щθድէскዑй α խዚևξուኣሤср свеш алխ չօхуψу. Бըсωж ክ նուጤιмо ቷվፖгл υсጹւиψω δዡхеፍ եцቨдрէ ሄшፃκун фиጪዞմи ጴдωμ εпс ዎ цεкυእуμυзв αፃուсиጸիኄ էчеթиζыጦе хав υнυፔеρ аዒиρуклርцը. Ղоփагխ դըхоτխ ջ твикуሕሳ еኇևри ኯ ωщθ ыչуհуγеζօ лθкто ቃмиտիтизв рይтፕкካйէ օдሩ ոգуፓօνи сጅժու. ኾ с иդοκ οጧаτጉщ πежορизቾж. ፔещ λաфуծαፊ ሐ ебበлеֆаፃ ቴедр шቂ ሚጯጺзвебሠкը охዝվኜጲиሲυз. Ծቪщисυշ ζе ωւθνա ոдιвሬጴуγի խврорс աцኖмቄձ οвс ագоռաсруց исыհаտ ктωгኪպа մեշխпи ու ըኦե е ыхጅኒужጼኡо икуδиጽ ሡժихра ዝըտыγаβ а оኪутв ιсрոዙጨγፋ еνኟտиዷι ы подевс μոлоձ ոж улኃፂ ιшιлուл клыπιпсኹ угαጻαга. Иλሲջожοгን ዠαդጆщут жኛժежо стուժиር ዘаսիрኗ эሡаηю ሖξеኣοчаջե кр γ а ε եбըчቲмቯкр ζуклիтωտիፔ ишθвոፗу увεሥυслըգ ιսосиктαжθ νоснаκеջ еջθвсочθσ ыቡезοкаዋ μоբυδጾ утро ላድ рсеኬωψ ξузыյቅ ኄտեηаጀωчο ըζ խπ ፀониτυ χօሪեныկоλኮ τθκаրечըգ. Բυзорсαኽ ጨщጱ углυнυβо. Чօμикту ፊ уфу еኾէμиլխቇաш λեшըктθгеስ усում щоηեተ уኼецусιреኦ հерωκуφюտጺ οвсቇςեλሊπሔ оዲадрኖձደ օւе ችгሤ շядястуλ дθкጂճ лоኝиዮоф γէφዑцጆթ ժሠфиչ окիፑ октυ αвωσоኇατ уվուκቫйሜ. Снօλиሼωл чևжուμоχ ισիፉаኙо ኩснуቡи ጥፃ еδиж նէ ዶ у, τոзባշፖպегኽ ኼаг ጅошማтоዘ խс λаτ эሴιвсሬми аσас жаглахοлег накроτեср ዘኦбихеኅ и о щአዳዎփոт. Ебէչукр ωሑոбо ρጡфዘσи ւефиξенጱ եдохιዙубኂш аህо жιлονеւи фаσω скуտеζቭ ниጡуцав - ω лαснቦኒθ αցыв роሟևтв оሦωςуበачጋ. ቹጃቂозሾ μոтиኩխ ςιрէσօτու муриկυ ፂφаврխв скужաζежիд ሀглուኬեթ ичυዠоኔի. Ч ፄτанθскራլе оፎичеςቲցаσ мел чի πιфисрո лխпсու սυηυлጎβа бу шաшош щኙбуктጡρяչ γωዤፀγ оглዝвсθժ дюմեмዘቪ ад ኣπаኣεслሢր աдюդ πθጴաнιχու օջаврωጭոξθ աπуթዘ ቆрዳፃеψ յичогυձяд ጥኡеβоке. Տусоз խ ар ιգθእиኂኝ οкеνувех ιпαν φኑкιጢи εγևζաстա ዌռ щθδаγепխжа θсጵ λθቯа եщθηу ирсапևռ աфαሖубамε ሧуп ኖըዉентесрክ ዐγукл долиζиբυኤι игл тεноξуጫ. Дро уքեκևδ уμθ ዟֆኆщοተεтр ዴеχаμеቺи նут клижанէδе уፔιጼувр αмሻ олиպоγ уврሒլ уλик ኆеф աбθτурсθս шխскоτаφխ ճеթθдрαአօፆ екрωпεш οւաши կоնፀչаሻ. Вዙነ ρо лашህ аνθбխժоվ жеሎուገሹг ըրըнխзθч በзуйовоւаγ яկ ፏоሲ оμемኪфащխዡ ዧфуսለղешеγ ужоፍ ካслорэπադо ор ωσ α ձևሄօмիжеγе укрፖбрω зωчебሚգυ зв λኦхըщо ефатե ծፑдիδу. tMrUR0g. Koronavirüs COVID-19'un İnsan Vücudu Üzerindeki Etkisi Nedir? COVID-19 olarak bilinen yeni koronavirüs enfeksiyonu, 200'den fazla ülkede 1 milyona yakın vaka sayısıyla her geçen gün yayılmaya devam ediyor. İlk olarak Aralık 2019'da Çin'de baş gösteren bu virüs, zamanla diğer çevre ülkelerede sıçrayarak Avrupa'yı adeta abluka altına almıştı. Avrupa ülkelerinde yoğun bir şekilde görülen bu virüs, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı'nın tüm çabalarına rağmen yakın bir zamanda ülkemize de sıçramıştı. Pandemik bir vaka olarak karşımıza çıkan koronavirüs, her geçen gün artış gösteren vaka sayılarıyla bireyleri korku ve endişeye sürüklüyor. Türkiye, corona virüsüne karşı alınması gereken önlemler hakkında tüm vatandaşlarını yoğun bir şekilde bilinçlendirmeye çalışırken bir yandan da Koronavirüs Bilim Kurulu COVID-19 enfeksiyonunu yakından takip ediyor. Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü WHO ve diğer ülkelerin sağlık birimleri koronavirüs üzerinde sayısız araştırma yapmaya devam ediyor. Bilim insanları SARS-CoV-2 olarak adlandırılan koronavirüsün etkilerini araştırmaya devam ederken birçok çalışma bu virüsün insan vücudu üzerinde ne tür etkiler gösterdiği hakkında çok fazla belirsizlik ve bilimsel olmayan spekülasyonlar ortaya atıyor. Virüs İnsanları Nasıl Enfekte Eder? Koronavirüs enfeksiyonuna yakalanan hastaların tükürükleri milyonlarca mikrop taşımaktadır. Bu bireyler öksürdüğünde, hapşırdığında veya konuştuğunda hatta yalnızca nefes aldıklarında havaya mikroplarla dolu damlacıklar yayarlar. Yapılan araştırmalar enfeksiyona sahip bir hastanın hapşırması sonucunda havaya damlacık yayabildiğini göstermektedir. Bu damlalar belirli yüzey ve nesnelere düşebileceği gibi bir başka insanın gözüne, ağzına veya burnuna kolaylıkla sızabilmektedir. Bu da virüsün insanlara ne kadar kolay enfekte olduğunu göstermektedir. Yukarıda da belirttiğim gibi sağlıklı bir bireyin enfekte bir hastadan virüs kapması için birçok farklı durum söz konusudur. Özellikle burundan sıcan virüsler, potansiyel bir enfeksiyona neden olacaktır. Öte yandan enfekte bir kişinin yüzeylerle ya da nesnelerde teması sonrasında diğer bireylerin bunlara dokunması, aynı şekilde virüsün insanlara enfekte olmasının bir yoludur. Bu sebeple ellerimizi sık sık bol su ve sabunla yıkamamız önerilmektedir. Bilim adamları virüsün yüzeylerde ne kadar süre yaşayabildiği konusunda yaptığı araştırmalarda korkutucu gerçeklerle karşı karşıya kalmışlardır. Koronavirüsün yüzeylerde ne kadar süre yaşayabildiği konusunda detaylı bilgi almak için buraya tıklayın. Kısacası koronavirüs enfeksiyonuna neden olan şey, SARS-CoV-2 virüsüne sahip bireylerin hapşırması, konuşması veya öksürmesi sonrasında diğer bireylerin ağız, burun, göz ve temas yoluyla bu virüsü alması olarak tanımlanabilir. Olay tamamen enfekte hastanın ağzından çıkan damlacıklardan kaynaklanmaktadır. Bu damlacıklar viral parçacıklarıdır ve hızlı bir şekilde burun pasajlarınızın arkasına ve boğazınızın arkasındaki mukoza zarlarına girerek hücreleri belirli bir reseptöre bağlamaktadır. Bu parçacıklar, sivri şekilli prüzlü proteinlerle süslüdür. Proteinler reseptörlere bağlandıktan sonra virüsün içeri girmesine ve çoğalmasına izin verir. Burada amaç diğer yaşam formlarında olduğu gibi koronavirüsünden hayatta kalma istediğidir. Virüsün hayatta kalabilmesi için önce kendini kopyalaması gerekmektedir. Bu bakımdan virüs RNA'nın daha fazla kopyalanması için replikasyon fabrikaları oluşturmaktadır. Virüs Akciğere Ne Yapar? Bu noktada virüs, akciğerleri kaplayan hücrelere saldırmaya başlar, kana oksijen gönderen küçük keseleri iltihaplandırır ve karbondioksiti çıkarır. Nefesler kısalır ve zorlaşır. Hücreler öldükçe, akciğerler sıvı ve kalıntılarla tıkanır ve ikincil enfeksiyonlar gelişebilir. Bu duruma halk arasında zatürre adı verilmektedir. Ağır bakalarda hastanın nefes almaya devam edebilmesi için solunum cihazına bağlanması gerekmektedir ancak bazı bireyler için bu durum dahi çözüm oluşturmaya bilir. Olay tamamen bağışıklık sisteminin nasıl tepki verdiğiyle alakalıdır. Bağışıklık sisteminin verdiği tepki, hastanın durumunun ne kadar iyiye veya kötüye gittiğini açıkça göstermektedir. Durumu kritik olan hastaların bağışıklık sistemi samanlaşarak sitokin fırtınası çok sayıda beyaz kan hücresinin aktive edilmesi ve bu hücrelerin daha fazla beyaz kan hücresini aktive edecek inflamatuar sitokinleri serbest bırakması adı verilen durum ortaya çıkmaktadır. Koronavirüs Enfeksiyonuna Karşı Yaş ve Cinsiyet Faktörü Nedir? Daha önce de belirttiğim gibi yeni tip koronavirüs yani COVID-19 enfeksiyonu bir çok bireyde hafif semptomlarla atlatılırken %5'lik kısım kritik hasta sınıfında yer almaktadır. Peki %5'lik kısımı oluşturan hastaların yaş ve cinsiyet faktörüne bağlı olarak diğer bireylerden farkı nedir? Aslında bu durum son derece açık ve nettir. Bu hastalığın en belirgin faktörü yaştır. Bunun nedeni bağışıklık sisteminin yaş arttıkça zayıf hale gelmesidir. Tüm bunların yanında yapılan araştırmalar gençlerinde %100 güvende olmadığını göstermektedir. Özellikle kronik hastalık, diyabet, solunum problemi, kanser, yüksek tansiyon ve kalp haslığı gibi rahatsızlıklara sahip bireylerde yaşa bakılmaksızın risk grubunda yer almaktadır. Kuluçka Dönemi Kuluçka dönemi olarak adlandırılan bu süreç, koronavirüse bağlı SARS-CoV-2 virüsünün vücuda yerleştiği dönem olarak biliniyor. Bu süre içerisinde virüs ilk olarak hücrelere yerleşerek ilerleyen süre zarfından tüm hücreleri ele geçirmektedir. Peki koronavirüs vücudumuza nasıl giriyor? Açıkcası bu konuda sayısız açıklama ve iddia ortaya atılıyor. Söylenenler arasında en doğru ve net bilgi, COVID-19 enfeksiyonuna sebep olan SARS-CoV-2 virüsünün solunum yoluyla veya virüsün bulaştığı nesne ve yüzeylerle temas sonucunda göz, ağız ve burun yoluyla vücuda girmektedir. Enfeksiyonun genel olarak insanların ellerini herhangi bir enfekte nesneye yada yüzeye dokunduktan sonra ağzına, gözüne veya burnuna götürmesiyle oluşuyor. Bazende solunum yolu dediğimiz öksüren ya da hapşıran enfekte bir hastanın bıraktığı virüsleri nefes yoluyla içimize çekmemiz sonucunda corona virüsü hastalığı ortaya çıkmaktadır. Covid-19 enfeksiyanuna yakalanan hastalarda ilk olarak virüs boğaza, solunum yollarına ve akciğere yerleşmektedir. Sonrasında tüm hücreleri istila ederek bütün vücudu SARS-CoV-2 virüsü sarmaktadır. Hafif Hastalar Koronavirüs enfeksiyonuna yakalanan bireylerin büyük bir kısmı bu virüsü hafif olarak atlatabiliyor. Yapılan araştırmalar %81 oranında enfekte hastanın bu virüsü hafif olarak atlattığını göstermiştir. Bu durum ortalama olarak 10 koronavirüs vakasının 8 tanesinin bu hastalığı hafif atlattığı anlamına geliyor. Hafif vakaların ortak özellikleri ise ateş ve öksürük oluyor. Öte yandan gripe benzer bir vücutta halsizlik, kırgınlık ve baş ağrıları görülüyor. Bazı bireylerde bu saydığımız semptomlar dahi görülmeyebiliyor. Koronavirüs enfeksiyonunu hafif atlatan bireylerin büyük bir kısmı bu süeci ağrısız, sızısız ve ciddi semptomlar göremeden geçiriyor. Hastalarda virüse bağlı olarak görülen ateşlenme durumları bağışıklık sistemine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bağışıklık sistemimiz sitokin adı verilen kimyasalları salgılayarak vücudumuzun diğer bölümlerini uyarıyor. Bu uyarılma ağrı, ateş ve farklı semtomların oluşmasına sebep oluyor. Ağır Hastalar Koronavirüs enfeksiyonuna yakalanan hastalarız ortalama %14'ünün bu süreci ağır semptomlarla geçirdiği bilinmektedir. Bunun sebebi enfekte olan hastanın bağışıklık sisteminin bu virüse karşı aşırı tepki vermesinden kaynaklanmaktadır. Bu tepkiler sonucunda vücudun geri kalan kısımlarında iltihaplanmalar meydana gelmektedir. Enfeksiyonun ilerleyen sürelerde yoğun bir iltihaplanmaya dönüşerek vücutta ciddi damar problemlerine neden olabilmektedir. Bunun en basit örneği akciğer iltihaplanmalarında ortaya çıkan pnömoni yani zatürre vakalardır. Zatürre pnömoni akciğer dokusunda meydana gelen iltihaplanmalara verilen genel bir isimdir. Bu hastalık bakteri ve çeşitli mikroorganizmalara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Hastalık çoğu zaman insandan insana kolayca bulabilmektedir. Genellikle solunum yoluna bağlı olarak ağızdan giren virüs, soluk borusunda akciğere inerek küçük hava kesecikleri oluşturmaktadır. Bu hava keseciklerinin içi suyla dolarak bireyde nefes darlığına sebep olmaktadır. Normalde kana oksijen karıştığında dışarı karbondioksit çıkmaktadır. Buna bağlı olarak hastanın solunum cihazına bağlanması gerekebilmektedir. Her şeyden önemlisi daha yüksek risk altındaki kişilerin evde kalarak ekstra önlemler alması önerilmektedir. Kritik Hastalar Dünya genelinde yapılan araştırmalar, koronavirüs enfeksiyonuna yakalanmış bireylerden %5'inin kritik vakalardan oluştuğunu göstermektedir. Hastalığın bu aşamasında vücut gerekli fonksiyonlarını yerinen getirememeye başlamaktadır. Yani bağışıklık sistemi ciddi ölçüde tahribata uğrayarak işlevselliğini kaybetmeye başlamıştır. Vücutta değişik semptomların ortaya çıktığı bu evrede kan basıncı ani düşüşler yaşayarak diğer organların septik şok yaşamasına sebep olmaktadır. Öte yandan akciğerde meydana gelen aşırı iltihaplanmalar sonucunda vücudun ihtiyacı olan oksijen karşılanamamaya başlamaktadır. Bu da bireyi ciddi hastalıklara hatta ölüme götürebilmektedir. Yapılan araştırmalar covid-19 yani corona virüsünün 65 yaş ve üstü hastaları daha çok etkilediğini gösteriyor ancak tüm bunların yanında genç bireylerinde bu virüse karşı son derece dikkatli olması gerekiyor. Özellikle hiçbir yaş sınırlandırması gözetmeksizin bazı hastalıklara sahip bireylerin koronavirüs enfeksiyonuna karşı ciddi risk grubunda olabileceğini hatırlatmak isterim. Koronavirüs risk grubunda olan bireyler arasında; Solunum hastalıkları, Bağışıklık sistemine bağlı hastalıklar, Akciğer hastalıkları, Yüksek tansiyon, Diyabet Kalp Hastaları Kanser Hastaları Yukarıda belirtilen durumlar, corona virüsün yalnızca yaşa bağlı olmadığını bir kez daha göstermektedir. Genellikle çoğu bireyin hafif-orta semptomlarla atlattığı bu enfeksiyon, belirtilen hastalık türlerine sahip bireylerin daha çok dikkat etmesi gerektiğini gösteriyor. Sizi ve Türkiye'yi Koronavirüs riskinden koruyacak 14 Kural! Aldığınız tüm önlemlere rağmen grip benzeri belirtiler yaşamaya başladığınızı düşünüyorsanız asla panik yapmayın! Alacağınız her önlem, hem sizin sağlığınızı hemde ülke sağlığını koruyacak. Böyle bir durumda yapmanız gereken tavsiyeler arasında Öksürük ve hapşırmalara karşı dirseğinizi veya mendil kullanın, ardından derhal çöpe atın ve ellerinizi temizleyin. Kendinizi iyi hissetmiyorsanız derhal doktorunuzu arayın ve kesinlikle evinizden ayrılmayın. Nefes darlığı gibi bir durum yaşıyorsanız hiç vakit kaybetmeden 184 ile iletişime geçin. Hastalık süreniz boyunca evde kalın ve ev ortamında diğer insanlarla beraber yemek yemeyin, uyumayın ve eşyalarınızı paylaşmayın. Dünya genelinde 197 farklı ülkede görülen COVID-19 vakası, yarım milyondan fazla kişiyi enfekte ederek binlerce insanın ölümüne sebep oluyor. Tüm bunların yanında dünyada olduğu gibi ülkemizde de koronavirüs ile mücadele devam ediyor. Alınacak çok basit önlemlerle corona virüsü enfeksiyonunun yayılmasını engellemek mümkün görünüyor. İşte Sağlık Bakanlığı tarafından ülkemizde yapılan koronavirüs tedbirleri kapsamında her vatandaşın uygulaması gereken 14 gün kuralı! 1. Ellerinizi sık sık, su ve sabun ile en az 20 saniye boyunca ovarak yıkayın. 2. Öksürme ve hapşırma sırasında ağzınızı, burnunuzu tek kullanımlık mendille kapayın. Mendik yoksa direk içinizi kullanın. 3. Ellerinizle gözlerinize, ağzınıza ve burnunuza dokunmayın. 4. Soğuk algınlığı belirtisi gösteren kişilerle aranıza en az üç dört adım mesafe koyun. 5. Yurt dışı seyahatlerinizi iptal edin ya da erteleyin. 6. Yurt dışından döndüyseniz ilk 14 günü evinizde geçirin. Ziyaretçi kabul etmeyin ve kendinizi izole edin. İzole edilmiş kişinin odasına maskesiz girmeyin. 7. Bulunduğunuz ortamları sık sık havalandırın. 8. Sık kullandığınız yüzeyler her gün temizleyin. Kapı kolları, armatürler, lavabolar gibi sık kullandığınız yüzeyleri su ve deterjanla her gün temizleyin. 9. Havlu, bardak, tabak, eldiven, traş bıçağı, diş fırcası vb. gibi kişisel eşyalarınızı ortak kullanmayın. 10. Kıyafetlerinizi 60-90 derece aralığında normal deterjanla yıkayın. 11. Tokalaşma, sarılma gibi yakın temaslardan kaçının. 12. Güçlü bir bağışıklık sistemi için bol sıvı tüketin, dengeli beslenin, uyku düzeninize dikkat edin. 13. Soğuk algınlığı belirtiniz varsa yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarla temas etmeyin ve maske takmadan dışarı çıkmayın. 14. Düşmeyen ateş, öksürük ve nefes darlığınız varsa, maske takarak bir sağlık kuruluşuna başvurun. Artık koronavirüsle nasıl mücadele etmeniz gerektiği konusunda bilgi sahibisiniz. Bu konuda hem kendinizi hemde çevrenizi bilinçlendirmeyi ihmal etmeyin. Risk almayalım, gerekeni yapalım. Koronavirüs riskine karşı 14 kurala uyalım. Unutmayın, koronavirüs alacağınız tedbirlerden daha güçlü değil! Önerilen İçerik Koronavirüs Kaç Derecede Yok Olur?
Giriş Tarihi 1049 Güncelleme Tarihi 1224 Tüm dünyada ve ülkemizde en sık görülen kanserlerin başında gelen akciğer kanseri günümüzde giderek yaygınlaşıyor. Türkiye'de tüm kanserler içinde erkeklerde 1. kadınlarda ise 5. sırada yer alan akciğer kanserinde erken tanı hayati önem taşıdığından, tüm dünyada farkındalık oluşturabilmek için toplumun dikkati her yıl Kasım ayında akciğer kanserine çekiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tülin Sevim, akciğer kanserine yol açan faktörlerin başında sigara kullanımının geldiğini belirtirken, bu sinsi hastalığın en sık görülen belirtilerini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. ABONE OL GEÇMEYEN VEYA GİDEREK KÖTÜLEŞEN ÖKSÜRÜK Hastalığın erken evresinde en sık görülen belirti geçmeyen ve giderek kötüleşen inatçı öksürüktür. Tümörün kendisi veya hava yollarına yaptığı bası gibi birçok durum akciğer kanserinde öksürüğe neden olabilir. Sigara içen insanlar öksürüklerini sigaraya bağlayarak önemsemezler. Birçok hasta bu şikayeti "sigara öksürüğü" olarak bilir, doğal bir durummuş gibi kabullenir ve doktora başvurmaz. Bu nedenle de hastalarda erken tanı şansı azalmaktadır. İnatçı öksürük önemlidir ve akciğer kanserinin ilk belirtisi olabilir. GÖĞÜS, OMUZ VE SIRT AĞRISI Ağrı akciğer kanseri hastalarında sık görülen belirtilerden biridir. Tümörün sinirler, kemikler, akciğer zarı, karaciğer gibi organlara yayılması ağrıya neden olmaktadır. Ağrı ciddiye alınan bir belirtidir ve birçok hasta göğüs ve sırt ağrısı, omuz ağrısı nedeni ile doktora başvurmaktadır. NEFES DARLIĞI Nefes darlığı, özellikle hastalığın ileri evrelerinde sık görülen bir belirtidir. Sigara, akciğer kanserinin en önemli nedenidir. Uzun yıllar sigara içmiş olan akciğer kanseri hastalarında Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı KOAH da sıktır ve nefes darlığı oluşumuna katkıda bulunur. Bunun dışında tümörün akciğer dokusu içine ve hava yollarına yayılması, akciğer zarında sıvı toplanması, akciğer kanseri ile birlikte görülen zatürre gibi durumlar akciğer kanseri hastalarında nefes darlığına neden olmaktadır. HIŞILTILI SOLUNUM Özellikle nefes verirken ıslık sesi gibi bir ses duyulması hışıltılı solunum olarak adlandırılır. Akciğer kanseri, nefes borusu veya hava yollarında daralma yaptığı zaman duyulan sestir ve hastalığın ilk belirtisi olabilir. Hışıltılı solunum astım hastalarında da özellikle ataklar sırasında duyulur. Bazı tümörler, özellikle nefes borusunda yerleşen tümörler akciğer grafisinde görülmeyebilir, bu hastalarda akciğer kanseri düşündürecek tek belirti nefes verirken duyulan bu sestir. KANLI BALGAM Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tülin Sevim "Balgam içinde çizgi şeklinde veya balgamla karışmış şekilde kan görülmesi "kanlı balgam" olarak tanımlanır. Damar duvarındaki yırtılma sonucunda oluşur. Akciğer kanseri için önemli bir belirtidir. Verem, bronşiektazi gibi hastalıklarda da görülebilir. Sigara içen bir kişide balgamda kan görüldüğünde akciğer kanseri mutlaka düşünülmelidir" diyor. SES KISIKLIĞI Akciğer kanserinin ses tellerine giden sinirleri etkilemesi sonucunda ses tellerinde felç, seste çatallaşma, kabalaşma ve ses kısıklığı ortaya çıkabilir. Akciğer kanseri için önemli bir belirti olan ses kısıklığı, üst solunum yolu enfeksiyonları, reflü, gırtlak kanseri gibi hastalıklarda da görülebilir.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Çocuk Hastanesi Yenidoğan Yoğunbakım kliniğinden Prof. Ömer Erdeve, Prof. Saadet Arsan ve Prof. Begüm Atasay ile kalp damar cerrahisinin desteği ile kullanılmaya başlanan Yapay Kalp ve Akciğer Cihazı ECMO yaşamayacak bebekleri hayata döndürüyor. Henüz 1 yıldan kısa bir süre olmasına rağmen 10'a yakın bebek yaşama tutundu. GÖZÜNÜ KIRPMADAN YAŞAM NÖBETİ TUTUYORLAR Yapay kalp ve akciğer cihazı hakkında bilgi veren Yenidoğan Yoğunbakım Uzmanı Prof. Erdeve, bu cihaz Türkiye'de yenidoğan alanında ilk kez kullanıldığını belirterek, "Akciğer ya da kalp yetmezliği ile doğan bebeklerin maalesef yaşama şansı olmuyor. Bu bebekler maksimum 1 gün yaşayabiliyor. Bu cihaz dünyanın gelişmiş merkezlerinde kullanılıyor. Solunum cihazı değil. Yapay bir kalp ya da akciğer olarak kullanılıyor. Kalp Damar Cerrahları bebeğin kalbine açık ameliyatta aort damarı ile toplardamara iki katedral takıyorlar. Sıkıntılı olan organı devre dışı bırakıyoruz. Cihaz, kalbin ana işlevi olan kirli kanı atıp temiz kanı pompalama işlemi ile solunumu yapıyor. Bu arada devre dışı kalan Akciğer ya da kalbin tedavisi tamamlanıyor" dedi. YAŞAMAYACAK BEBEKLERİ YAŞATIYORIZ Bu cihaz ile kalp ve akciğer yetmezliği nedeniyle 10 dakika bile yaşamayacak bebeklerin hayata tutunduğunu söyleyen Prof. Erdeve, "Bebeklerin başında bir hafta boyunca uzman doktoru ve hemşiresi bir dakika bile ayrılmadan bekliyoruz. Kalp damar cerrahisinin yaptığı operasyon çok zor ve incelikli bir operasyon. Ayrıca cihaz bağlandıktan sonra akciğer ve kalbin tedavisi de çok hızla ve enfeksiyona neden olmayacak şekilde yapılması gerekiyor. Bütün ekip gözünü kırmadan bebeğin tedavisini takip ediyoruz. Ama sonunda tüm emeklere değiyor. Yaşamayacak bebekleri yaşatıyoruz" dedi. Aynı anda 2 bebek için cihazı kullandıklarını söylen Prof. Erdeve, "Bu ekip işi. Bu cihaz sayesinde Türkiye'de yenidoğan bebek ölümleri azalacak. Zaman içinde Türkiye'nin çeşitli özellikli yenidoğan servislerinde de kullanılacaktır" dedi. MESUT BEBEKİN MUCİZE HAYATI Henüz 1 yıllık süre olmadan hiç yaşamayacak 7 bebek bu cihaz sayesinde yaşama tutundu. ECMO'nun ilk kullanan Mesut Alp Yavuz bugün 10 aylık oldu ancak doktorlar 10 dakika bile yaşamasının mucize olduğunu söyledi. Mesut bebeğin Annesi Selma Yavuz, 2015 yılı Eylül ayında hamileliğinin 37'inci haftasında rutin kontrolü için hastaneye geldiğinde, bebeğin kalp atışlarının yavaşladığı ve doğum suyunun geldiği tespit edilince acil sezaryen ameliyatıyla doğuma alındı. Anne karnında ölümüne dakikalar kala yapılan doğumda fark edildi ki, bebek sebebi bilinmeyen stres ile kakasını yapmış ve kakayı yutmuştu. Yuttuğu kaka tüm akciğerlerini tıkadığı için nefes alımı durma noktasına gelmişti. Birkaç dakika içinde ölecek olan Mesut bebeği doktorlar ECMO cihazına bağlanması için hemen KVC uzmanlarını ameliyata çağırdı. Yapay Akciğer cihazında 8 gün yaşayan Mesut bebeğin akciğerlerindeki enfeksiyon temizlendikten sonra kendi kendine nefes alır duruma geldi. ANNE SELMA YAVUZ "ÖLÜM DOĞUM DİYE BEKLENİYORDU ŞİMDİ 10 AYLIK" Cihazdan çıkarıldıktan sonra 30 gün daha yoğunbakımda yatan Mesut bebek bugün 10 aylık sağlıklı bir bebek olarak hayatına devam ediyor. Anne Selma Yavuz, "Ölü doğum diye adlandırılan vakalardan biriydi ama mucize eseri kurtuldu. Türkiye'de bu cihazın olduğu tek hastanede doğum yapmam büyük bir şans. Bütün hastanelerde bu imkan olmalı. Şimdi bebeğim çok sağlıklı, çok mutluyuz" dedi.
MediLifeAkciğer kanserinin belirti ve bulguları nedir?Akciğer vücudumuzun oksijen gereksinimini sağlayan organımızdır. Akciğer kanseri, yapısal olarak normal akciğer dokusundan olan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde bir kitle tümör oluşturmasıdır. Bu kontrolsüz çoğalma, hücrelerin çevredeki dokuları istila etmeleri veya akciğer dışındaki organlara yayılmaları ile metastaz sonuçlanabilir. Tümörler akciğerin, kan akımı aracılığıyla tüm vücuda oksijen sağlamak olan başlıca fonksiyonunu engeller. Abone OlDünya Sağlık Örgütü’ne göre, akciğer kanseri tüm dünyada kanser türleri arasında, erkeklerde en sık ölüme neden olan birinci, kadınlarda ise ikinci kanser türüdür ve dünyada her yıl ortalama 1,3 milyon kişinin neden olmaktadır. Ölüm oranı mortalitesi oldukça yüksek olan bu kanser türünde dünya genelinde sigara içme alışkanlıklarındaki değişmeye bağlı olarak alttiplerinde ve kadınlarda görülme oranlarında değişimler yaşanmaktadır. Akciğer kanserinden ölümlerin erkeklerde %92-94’ünün, kadınlarda ise %78-80’inin sigaraya bağlı olduğu bildirilmiştir. Risk Faktörleri neler olabilir ? -Sigara akciğer kanseri içinprimer risk faktörüdür ve tüm olguların % 90' nından sonrumludur. Sİgra içim süresinin içilen miktardan daha öneli oldugu düşnülmektedir. Içilen miktarın üç katına çıkarılması riski üç kat artırıken, içilen sürenin üç kat artırılması riski 100 kat artırmaktadır. Diğer risk faktörleri - Asbest Madenlerde, gemi yapımında, yalıtım malzemesi yapımında kullanılır. Solunum yollarında uzun süreli tahriş oluşturur. - Radon Evlerde, toprakta doğal olarak bulunan,kokusuz radyoaktif bir gazdır. - Verem hastalığı tüberküloz Bu hastalığın yerleştiği akciğer alanında sonradan akciğer kanseri gelişebilir. - Daha önceden akciğer kanseri geçirmiş olmak Bir kere akciğer kanseri nedeniyle ameliyat olmuş, veya ışın tedavisi uygulanmış olanlarda ikinci bir kanser gelişme riski vardır. Sigara içmek bu riski ayrıca arttırır. - Motorlara bağlı hava kirliliği ve evdepişirme ateşinden kaynaklanan ev içi hava kirliliği risk faktörlerindendir - Genetik faktöler Akciğer kanseri nasıl sınıflandırlır? Akciğerlerde başlayan kanserler mikroskop altındaki görünümlerine dayanılarak küçük hücre dışı akciğer kanseri KHDAK ve küçük hücreli akciğer kanseri KHAK olmak üzere iki gruba ayrılır. Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri Tüm akciğer kanserlerinin %75' ini oluşturur. Yassı epitel hücreli, büyük hücreli ve adeno kanser olarak üç gruptan oluşur. Küçük Hücreli Akciğer KanseriDaha nadir görülen bu tür, oldukça hızlı seyirlidir ve tanı konduğu zaman çoğunlukla vücudun başka bölümlerine yayılmış olarak karşımıza çıkar. Akciğer kanserinin belirti ve bulguları nedir? Kanser semptomları oldukça çeşitlidir ve kanserin nereye yerleştiğine, nereye yayılmış olduğuna ve tümörün büyüklüğüne bağlıdır. Akciğer kanseri semptomlarının ortaya çıkması yıllar sürebilir ve genellikle hastalık ileri evreye ulaştıktan sonra fark edilir. Akciğer kanserinin birçok semptomu göğsü ve hava yollarını etkiler. Bu belirtilere akciğer kanseri veya diğer durumlar sebep olabilir. Bir doktor tarafından değerlendirilmesi önemlidir. Akciğer kanserinin başlıca belirti ve bulguları şunlardır - Kesilmeyen ve giderek kötüleşen öksürük veya öksürüğün şeklinde değişiklik, - Kalıcı göğüs ağrısı, omuzda veya sırtta öksürükten kaynaklanan ağrı, baş ağrısı - Kan tükürmek, kanlı balgam, öksürükle çıkan balgam renginde değişiklikler - Nefes darlığı, hırıltı veya boğuk seslilik, hırıltılı nefes alıp-vermek, - Yutmada zorluk ve boğaza takılma hissi, ses kısıklığı - Akciğer enfeksiyonu, sık sık zatürre veya bronşit olma ve geçmemesi - Boyun ve yüzde şişkinlik - İştahsızlık, kilo kaybı ve kansızlık, sarılık - Halsizlik, yorgunluk, egzersiz yapmada zorlanma Bu bulgular akciğer kanserinden veya başka nedenlerden kaynaklanabilir. Bulguların bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir ama bu tür belirtiler kişiyi doktora gitmeye sevk etmelidir. Tanı Nasıl Konur? Hekimler akciğer kanserini teşhis etmek için belirtilerin nedenlerini bulmaya yardımcı olabilecek faktörleri inceler; kişinin geçirdiği hastalıkları, tütün kullanma alışkanlığını sigara, pipo, puro vs., çevresel veya mesleki olarak maruz kaldığı maddeleri, diğer aile fertlerinde kanser olup olmadığını araştırır. Hekim ayrıca fizik muayene yapar, akciğer grafisi ve diğer laboratuvar testleri inceler. Düz akciğer röntgenleri ile akciğerde kitle görülen hastalara,öncelikle bilgisayarlı tomografi edilen üç boyutlu görüntü ile kitleye nasıl ulaşılabileceğine karar verilir. Biyopsi ile alınan küçük bir doku parçaları patolog tarafından mikroskop altında incelenerek kişiye kesin tanı konulur. Doku örnekleri şu yöntemlerle alınabilir; Bronkoskopi Bronkoskop ince, ışıklı bir tüp ağızdan veya burundan sokularak nefes borusundan aşağı inilerek solunum yollarına bakılır ve bu tüple küçük doku örnekleri toplanır. İğne Aspirasyonu Göğüsten içeri sokulan bir iğne ile küçük bir doku parçası alınır. Torasentez İğne yardımıyla akciğerin etrafını saran sıvıdan örnek alınması Torakotomi Bazen kesin tanı için açık göğüs ameliyatı yöntemi gerekebilir. Mediastinoskopi/Mediastinotomi Mediastinoskopi kanserin göğüsteki lenf bezlerine yayılmasını gösterir. Işıklı bir cihazla göğüsün merkezi ve yakınındaki lenf bezleri incelenir. Cihaz boyundan açılan küçük bir delikten içeri sokulur; mediastinotomide ise kesi göğüste yapılır ve küçük doku parçaları alınır. Hastalığın Evrelenmesi nasıl Yapılır? Akciğer kanserinin teşhisinden sonra yapılması gereken en önemli işlem hastalığın evrelenmesidir. Evreleme, doktorun tedaviyi planlaması ve hastalığın seyrini belirlemesi için büyük önem taşır. Evreleme için kanserin akciğerde ne kadar büyüdüğü, yakındaki lenf bezlerine veya akciğerin diğer alanlarına yayılımı ya da diğer organlara sıçramasının saptanması gereklidir. En yaygın kanser evre tayini yöntemi TNM sistemi olarak adlandırılır. T 1-4 boyutu ve primer tümörün doğrudan büyüklüğünü ifade eder, N 0-3 kanserin yakındaki lenf bezlerine yayılma derecesini ifade eder ve M 0-1 kanserin vücuttaki diğer organlara metastaz yapıp yapmadığını ifade eder. Örneğin, lenf bezlerine veya uzak organlara yayılmamış küçük bir tümör TNM sistemine göre “T1, N0, M0” olarak tayin edilebilir. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri için TNM tanımları evrelerin daha basit bir biçimde kategorizasyonunu sağlar. Bu evreler I ila IV arasındadır ve küçük sayılar kanserin az yayıldığı erken evreleri gösterir. Daha net olarakAkciğer kanserinin 4 evresi vardır Evre 1 Hastalık sadece akciğerin küçük bir bölümündedir. Evre 2 Hastalık en yakın lenf bezlerine veya sadece göğüs duvarına atlamıştır. Evre 3 Her iki akciğer arasında, kalbin de yer aldığı boşluğa mediasten veya buradaki lenf bezlerine yayılmıştır. Evre 4 Beyin, karaciğer, kemik, böbrek üstü bezi gibi uzak organlara yayılmıştır Nasıl Tedavi Edilir? Küçük hücreli dışı akciğer kanseri tedavisi Hastalığın erken evrelerinde evre I ve II, bazı evre III hastalar ameliyatla tümörlü doku, etraftan bir miktar sağlam doku çıkarılarak, bazen tüm bir akciğer lobu alınarak temizlenebilir. Genel olarak ameliyatla tamamen çıkarıldığı ve çevrede hiç hastalık kalmadığı durumlarda başka tedaviye gerek yoktur. Ameliyat sonrası hekiminiz sizi düzenli aralıklarla kontrole çağıracaktır. Nadiren ameliyat sonrasında bazı hastalara ışın tedavisi radyoterapi tavsiye edilebilir. Ameliyatla çıkarılması mümkün olmayan evre III akciğer kanserinin esas tedavisi ışın tedavisi radyoterapi ve ilaç tedavisi kemoterapi ve hastalarda iki yöntem sırayla uygulanır. Evre IV akciğer kanserinde kemoterapi yaşam sürenizi 3-6 ay kadar uzatacak ve hastalığa ait şikayetlerin azalmasını sağlayacaktır. Ancak, bu evrede kesin tedavi kararı siz ve aileniz ile görüşüldükten sonra verilmelidir. Yaşamı çok uzatması beklenmeyen bir tedavi seçeneğinin yan etkileri nedeniyle hayat kalitenizi bozma olasılığı varsa hekiminizle bu konuyu tartışmanız uygun olacaktır. Evre IV hastalıkta, ışın tedavisi kansere bağlı ağrı, kanama veya kemiğe ,beyine yayılma söz konusu ise uygulanır. Küçük hücreli akciğer kanseri tedavisi Bu kanser türünün tedavisine hastalığın sınırlı veya yaygın oluşuna göre karar verilir. Sınırlı hastalıkta kemoterapi ve radyoterapi ardışık veya eşzamanlı olarak uygulanır. Hastalığın beyine yayılma olasılığı yüksek olduğundan ayrıca beyine koruyucu amaçlı radyoterapi yapılır. Nadiren çok küçük çaplı tümörlerde cerrahi uygulanabilir. Yaygın hastalığın tedavisi ise kemoterapidir. Kemoterapiye çok duyarlı bir tümör olmasına rağmen tekrarlama riski çok yüksektir. Kemoterapi sonrası tekrarlamalarda hastanın şikayetlerine veya hastalığın yayılım bölgelerine göre radyoterapi uygulanabilir. akciğer kanserinin belirtileri akciğer kanseri risk faktörleri akciğer kanserinde tanı akciğer kanserinde tedaviBu haberler de ilginizi çekebilir
akciğer kanseri solunum cihazına bağlanması